Arthur C. Clarke’dan Bir Uzay Operası Serisi: Rama
[ Okuma süresi tahmini 4 dakikadır ]
Rama serisi, uzayda devasa bir silindirik uzay gemisi keşfeden insanların maceralarını anlatan dört bilim kurgu romanından oluşuyor. Seri, hem bilimsel hem de felsefi açıdan zengin bir kurguya sahiptir. Rama’nın gizemleri, insanlığın geleceği, uzaylılarla iletişim ve çatışma gibi konuları işler. Rama’nın içindeki manzaralar, hayal gücünü zorlayan detaylarla tasvir ediliyor. Rama’nın içinin tasviri gerçekten hayal gücünün sınırlarında bir anlatıma sahiptir. Alıştığınız tüm bilim kurgu uzay gemilerini unutun. Ve Rama ile bambaşka bir gerçekliğe geçin.
Serinin ilk kitabı Rendezvous with Rama (Rama ile Buluşma), 1973 yılında yayımlanmış ve Hugo, Nebula, Locus ve British Science Fiction ödüllerini kazanmıştır.
İlk kitap, 2130 yılında Güneş Sistemi’ne giren ve içinde gelişmiş bir uygarlık barındıran dev bir silindirik uzay aracı olan Rama’yı keşfeden insanların maceralarını anlatır.
Serinin diğer kitapları Rama II (1989), The Garden of Rama (1991) ve Rama Revealed (1993) ise Clarke’ın Gentry Lee ile ortaklaşa yazdığı devam romanlarıdır.
Rama serisini okuduysanız ilk kitap ile serinin devamı 3 kitabın biraz daha farklı olduğunu sezersiniz. Değil gibi gelir ama, farklı bir yöne gitmiştir. Bunun sebebi Clarke’ın devam romanlarını Gentry Lee ile yazmış olmasıdır.
Bu kitaplarda, Rama’nın içindeki insan kolonisi, Rama’nın diğer silindirik uzay gemileri ve onların gittiği yerler hakkında daha fazla bilgi ediniyoruz. Ayrıca, Rama’nın arkasındaki medeniyetin sırları da yavaş yavaş açığa çıkıyor. Bu kitaplar, ilk kitaba göre daha çok karakter odaklı ve duygusal bir anlatım sunuyor. Bazı okuyucular bu değişimi sevmezken, bazıları da serinin zenginliğine katkıda bulunduğunu düşünüyor.
Arthur C Clarke’ın neden bir başka yazar ile serinin devamını yazdığını biliyor musunuz?
Çünkü Clarke, ilk kitabı yazdıktan sonra Rama’nın içinde ne olduğunu merak etmediğini söylemiş!
Belki de öyle bırakacaktı bizi, hiç bir şey anlatmadan.
Rama’nı adı Neden Rama?
– Arthur C Clarke uzay gemisine Vishnu’nun avatarı olan bir Hindu tanrısının ismi olan “Rama” adını vermiş. Esas sebebi bu görünüyor. Çünkü ilk romanda Mars’ın uydusu Phobos’dan bu gizemli yapıyı durdurmak ve fotoğrafını çekmek için gönderilen insansız sondanın adını da Clarke yine bir Hindu tanrısı olan “Sita” olarak koymuş.
Ortaya çıkan görüntüler, Rama’nın 20 kilometre (12 mil) çapında ve 50 kilometre (31 mil) uzunluğunda mükemmel bir silindir olduğunu ortaya çıkarıyor. Bu devasa yapı dümdüz ve üzerinde herhangi bir şey belirgin değil. Sapsade bir silindir. Ve bu insanlığın bir uzaylı uzay aracıyla ilk karşılaşmasını tasvir ediyor.
– Okuyucularda bir gizem ve korku duygusu uyandırmanın yanı sıra, uzaylı uygarlığının eski kökenlerine ve ileri teknolojisine dair ipuçları vermek istedi.
– Geminin karmaşık ve ayrıntılı tanımıyla tezat oluşturan ismin sesini ve sadeliğini de beğendi.
Rama İçin Flat Kitap Kapak Tasarımı 2016 yılındaki yazım biraz eski kaldı. Yine de okumak siterseniz hala orada.